Sokakta Hayat Var



Caddeler kalabalık, çok kalabalık. Her yerde insanlar var, suratları asık ve bitkin gözüken insanlar, belli ki aceleleri var hızlı adımlarla yürüyorlar. Toplu taşıt araçları ağızlarına kadar insanlarla dolu. Araçların korna sesleri, telefonla konuşan insanların sesleri, trafik polislerinin düdük sesleri gibi rahatsız edici sesler duyuluyor caddelerden. Bu insanların bir çoğu evine yada işine gidiyor. Düne kadar ben de bu insanlardan biriydim. Kalabalığın arasında yürüyordum fakat yalnız hissediyordum. Caddeler gürültülü, kalabalık ve sıkıcıydı, herkes aynı görünüyordu. Neydi bu insanları robotlaştıran?


  Derken, ara sıra duyduğum ama duymazdan gelip yoluma devam ettiğim o sesi duydum, her zamanki gibi duymazdan gelecektim, ama ses o kadar hoş ve güzeldi ki duymazdan gelmeme imkan yoktu, ne olur sanki bugün eve yarım saat geç gitsem,odama yarım saat geç kapansam, bilgisayara yarım saat geç otursam dedim ve bir anda kalabalıktan sıyrılıp yerde oturan sokak sanatçılarını dinlerken buldum kendimi. Şöyle bir baştan aşağı süzdüm hepsini, bizden farklı olduklarını gördüm kıyafetleri, saçları, bakışları, bu insanlar eğleniyor gibi gözüküyorlardı bizim aksimize mutluydular. O kadar güzel çalıyorlardı ki müziklerini, sokağın ortasında dans etmek istiyordum, onlarla birlikte söylemek, onlarla birlikte çalmak istiyordum. Neye benzedikleri ne giydikleri hiç önemli değildi, hepsi çok güzel görünüyordu.Bu insanlar yalnız değildiler yanlarından hiç ayırmadıkları arkadaşları, çalgıları vardı. Müziğe aşıklar ve aşık oldukları şeyleri diğer insanlarla paylaşıyorlar. Yaptıklarının karşılığını bulamasalarda sanatlarını devam ettiriyorlar çünkü sokakların buna ihtiyacı olduğunu biliyorlar. Sokakların konuşabildiğini gösteriyorlar bizlere, daha doğrusu göstermeye çalışıyorlar. Sokaklar onlar sayesinde konuşuyor ve inanın bana sokakların konuşmasına ihtiyacımız var.Her neyse on beş,yirmi dakika sokak sanatçılarını dinledikten sonra yaptıkları müzikleri her zaman dinleyebilmek için yirmi beş liraya sattıkları cd'lerinden aldım ve eğilip onlara yaptıkları işin paha biçilemez olduğunu bildiğimi söyledim müziklerini bizlerle paylaştıkları için teşekkür edip diğerlerinin de bu güzel insanları görmeleri ve mükemmel müziklerini dinlemeleri için oradan ayrıldım.



 Tekrar kalabalığın arasındaydım ama artık yalnız hissetmiyordum, sokakların renksiz olmadığını öğrendim. Sokaklara baktığınızda gökkuşağı kadar renkli olduklanı görüceksiniz. Sokaklar renklidir,konuşur,güldürür,eğlendirir,şarkı söyler siz nasıl görmek isterseniz öyle gözükür. Sokaklar sanatla güzelleşir.
  SOKAKTA HAYAT VAR!




Istemem Eksik Olsun







- Ne yapmak gerek peki?
Sağlam bir arka mı bulmalıyım?
Onu mu bellemeliyim?


Bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi
Önünde eğilerek efendimiz sanmak mı?
Bilek gücü yerine dolanla tırmanmak mı?


İstemem!
Herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım Le Bret?
Sonradan görmelere övgüler mi yazmalıyım?
Bir bakanın yüzünü güldürmek için biraz şaklabanlık edip,
Taklalar mı atmalıyım?
İstemem! Eksik olsun!
Her sabah kahvaltıda kurbağa mı yemeli?
Sabah akşam dolaşıp pabuç mu eskitmeli?
Onun bunun önünde hep boyun mu eğmeli?
İstemem! Eksik olsun böyle bir şöhret!

Eksik olsun!
Ciğeri beş para etmezlere mi “yetenekli” demeli?
Eleştiriden mi çekinmeli?
“Adım Mercuré dergisinde geçse” diye mi sayıklamalı?
İstemem!
İstemem! Eksik olsun!
Korkmak, tükenmek, bitmek…
Şiir yazacak yerde eşe dosta gitmek.
Dilekçeler yazarak içini ortaya dökmek?
İstemem! Eksik olsun!
İstemem! Eksik olsun!
Ama şarkı söylemek, düşlemek, gülmek, yürümek…
Tek başına…
Özgür olmak…
Dünyaya kendi gözlerinle bakmak…
Sesini çınlatmak, aklına esince şapkanı yan yatırmak…
Bir hiç uğruna kılıcına ya da kalemine sarılmak…
Ne ün peşinde olmak, para pul düşünmek,
İsteyince Ay’a bile gidebilmek.
Başarıyı alnının teriyle elde edebilmek.

Demek istediğim asalak bir sarmaşık olma sakın.
Varsın boyun olmasın bir söğütünki kadar.
Yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var?

Bazen




 + Hiç, birisinin sana sahip olduğunu düşündüğün oluyor mu? Ya da bir şeyin?

- Evet. Evet, fark ettim bunu. Her fark ettiğimde de gitmek istedim. Bazı insanlar aile kurmaya önem verirler. Yani buna değer verirler. Bazılarıysa başka bir takım şeylere değer verirler. Bunlara değer verirken, niye değer verdiğini düşünmez birey. Toplumun içinde erimiş olan birey. Hem toplum, koleje girmeyi bir değer olarak sunduğu için artık o, kişiliğini yok sayma halidir.Koleje girmek için yarışır.Üniversiteye girmek için yarışır.İyi bir işe girmek için yarışır.
Güzel bir kadınla evlenmek için yarışır.Devamlı bir yarış ve kazanma zorunluluğu.

Büyüdük Aniden

                                                                                                                                        

Ogün Sanlısoy'un 'Büyüdük Aniden' isimli şarkısı, duyduğum en anlamlı sözleri olan parçaydı...
Hiç durmadan büyüyoruz ve kaybediyoruz, biz büyüdükçe dünyamız daha da çok küçülüyor. En güzel duygularımız büyümeye başlayınca köreliyorlar. Bir yandan da yoruluyoruz yıllar anıları yüklüyor sırtımıza. Çocukken mutluluğa ve neşeye bakan gözler büyüdükçe bir boşluğa bakıyor sanki. Gökkuşağının bütün renklerini görebilirken, zaman ilerledikçe renk körü oluyorsun adeta, hiç bir kötülüğü barındıramayan o küçücük kalbin, nefret ve kinle doluyor. En küçük şeyle bile mutlu olabilirken, büyüyünce hiç bir şey mutlu etmiyor seni,
 eskisi gibi...
'Keşke' hiç istemeseydik hemen büyümeyi.

Saklar Ve Hatırlatır Müzik

  Müzik tüm insanların ortak yanıdır, müzik insanların hayatıdır aslında. Mesela: bir müzikte bir sürü hayat saklayabilirsin, bazı müziklerin içinde geçmişten kalan anılar saklıdır, dinlersin ve hatırlarsın. Bazılarında ise gelecek saklıdır, dinlersin ve hayal edersin.

  Bazen sen yakalarsın müziği günlerce bıkmadan dinlersin, ondan ayrılamazsın. Sana aynı anda bir çok duyguyu yaşatır. Bazen de o yakalar seni bir bakarsın ayakların yerden kesilmiş ve dans ediyorsun, ritme kapılmış hiç bir şey düşünmeden sadece müziğin sesini dinliyorsun, hapsolmuş gibi fakat hiç kurtulmak istemiyorsun bu hapisten.

   Müziğin en sevilen yanı ise insanı yormamasıdır, ne kadar dinlersen dinle müzik insanı yormak yerine dinlendirir. Sıkıcı bir iş yaparken dinlersin, ve müziği açtığın an sıkıldığını unutursun. Müzik dertlerini dinler ve sır gibi saklar.Müzik Kulağına fısıldar insanın ve her fısıldadığında farklı şeyler söyler, farklı hisler yaşatır, kimi zaman acıyı fısıldar kimi zaman mutluluğu kimi zaman fısıldamaz hissettirir kendini, öylece dinlersin onu o da seni ve anlarsınız birbirinizin dilinden. 
   
   Ben defalarca kez; yorgun bir günün ardından yatağa uzanıp,kulaklığımı takıp en sevdiğim müziği açıp gelecek için hayallere daldım ve uyuya kaldım. Yaptığım en güzel şeylerden biriydi bu, çünkü müzik olduğu zaman huzurlu oluyordum. Müzik Kulaklarımdan girip bütün vücuduma saliseler içerisinde yayılıp mutluluk salgılıyordu sanki, adeta beni bir dost gibi kucaklıyordu. Ve bu birçok duyguyu benden karşılık beklemeden yapıyordu.      

   Müzik söylerken yada bir enstruman çalarken kendini kaptırır insan, sanki bu dünyada değil de başka bir dünyadaymış gibi, kendine ait bir dünya,mutlu olduğu bir dünya. Her tuşa bastığında ve her nefesinden çıkan seste, o dünyada bulur kendisini, kimisinin dünyasında kelebekler uçuşur ve o kelebekler ayaklarında gökkuşağının renklerini taşırlar insanların kulaklarına, Kimisinde ise aşk vardır sevgiyi taşır, kimisinde de hüzün acıyı taşır. Müzik insana sıkıca sarılır ve bu yüzden vazgeçilmezdir.
Blogger Template by Clairvo